KADASETLİ PATRİĞİMİZİN BÜYÜK ORUÇUN BAŞLANGICINDA YAYINLADIKLARI MENŞUR (FRİSO FATERYARHOYO) - 27 ŞUBAT 2023
ܒܫܡ ܐܝܬܝܐ ܡܬܘܡܝܐ ܐܠܨܝ ܐܝܬܘܬܐ ܕܟܠ ܐܚܝܕ
ܐܝܓܢܐܛܝܘܣ ܦܛܪܝܪܟܐ ܕܟܘܪܣܝܐ ܫܠܝܚܝܐ ܕܐܢܛܝܘܟܝܐ ܘܕܟܠܗ̇ ܡܕܢܚܐ ܘܪܝܫܐ ܓܘܢܝܐ ܕܥܕܬܐ ܣܘܪܝܝܬܐ ܐܪܬܕܘܟܣܝܬܐ ܕܒܟܠܗ̇ ܬܒܝܠ
ܕܗܘ ܐܦܪܝܡ ܬܪܝܢܐ ܡ̄
Saygıdeğer kardeşlerimiz Hindistan Mafiryanı mutlu Mor Baseliyos Toma Kadmoyo ve çok değerli Metropolitler, ruhani evlatlarımız Horiepiskoposlar, Papazlar, Rahipler, Rahibeler, Diyakoslar ve Antakya Elçisel Kilisemize bağlı bölgelerdeki sevgili tüm Süryani toplumumuz, sizlere ruhsal bereketlerimizi ve hayır dualarımızı sunarız. Rabbin inayeti, Meryemana, Aziz Elçilerin önderi Mor Petrus, Menbeçli Mor Filüksinos, diğer azizlerin ve şehitlerin duaları sizinle beraber olsun. Amin.
«ܢܳܛܽܘܪܶܗ ܐ̱ܢܳܐ ܓܶܝܪ ܕܳܐܚܝ؟» (ܒܪܝܬܐ ܕ:ܛ)
“Kardeşimin bekçisi miyim ben?” (Yaratılış 4:9)
Her hususta hatırınızı soruyor ve diyoruz:
Kutsal Kırk Günlük orucu, insanı yücelten, nefse ve bedene yük olan her şeyin üstesinden gelinmesine yardımcı olan bereketi, lütfu ve ruhani meyveleriyle bir kez daha karşımıza çıkıyor. Bu dönem için kutsal kilise Kutsal Yazılardan okumalar belirlemiş, böylece Rabbimiz İsa Mesih’in tüm şehirleri ve köyleri nasıl dolaşarak iyilik yaptığını okuyabilir, düşünebiliriz. (Matta 9: 35; Elçilerin İşleri 10: 38). Hastaları iyileştirmiş, zayıflara ve dışlanmışlara merhamet göstermiştir. Ayrıca, düşmanına merhamet ve sevgiyle davranan İyi Samiriyeli gibi O'nun verdiği benzetmeler üzerinde de düşünürüz (Luka 10: 25-37). Tüm bu işler ve öğretiler, Tanrı'nın insana olan sevgisinin tasviri ve türleriydi. O, insanoğlunu yılanın zehirli ısırığından iyileştirmek için gelen Göksel Hekim'dir. Bizi ölüme kadar, sonuna kadar sevdi (Yuhanna 3:16, 13:1; Filipililer 2:8); O'nun kardeşleri ve göksel Babasının çocukları olabilmemiz için bizi kurtardı ve bizim gibi oldu, bizim kardeşimiz, yakınımız oldu.
Bu nedenle, Mesih'in takipçileri ve öğrencileri olarak birbirimizi sevmenin, insanlığın iyiliği için birlikte çalışmanın, zayıflara ve ezilenlere hizmet etmenin ortak ve eşsiz bir sorumluluk olduğunu biliyor olmalıyız. Kutsal Kitap’ın hem Eski hem de Yeni Ahit'te, özellikle Rabbimiz İsa Mesih’in yeryüzündeki yaşamında ve daha sonra kutsal Elçilerin yaşam ve vaazları örneğinde, Tanrı'nın yoksulları, dulları ve yabancıları nasıl desteklediğini görüyoruz. Bazı toplumlarda, farklı kültürlerde hastalar tecrit edilmiş ya da geride bırakılmış, hatta aileleri için bir utanç kaynağı olarak görülmüştür. Kadınlara da sanki toplumda hiçbir değeri olmayan aşağı yaratıklarmış gibi aşağılık muamelesi yapılmıştır. Böylece insanlar hemcinslerini ezdi ve köleleştirdi; hatta özel kategoriler oluşturdular ve insanları paraya, makama, eğitime ya da kültürel olarak değerli gördükleri şeylere göre sınıflandırdılar. Tanrı'nın herkesi kendi suretinde ve benzerliğinde yarattığını ve hiçbir kayırma ya da ayrımcılık yapmadan hepsine aynı özgürlük ve saygınlığı verdiğini unuttular.
Yaratılış Kitabı'nda Tanrı'nın Kabil'e sorduğu soru bugün de yankılanmaya devam etmektedir: "Kardeşin Habil nerede?" (Yaratılış 4:9), bize insan olarak kardeşliğimizi ve birbirimize karşı sorumluluğumuzu hatırlatıyor. Cevabımız Kabil'in cevabı olmamalıdır: "Ben kardeşimin bekçisi miyim?" (Yaratılış 4:10). Aksine, birbirimizin bekçisi olduğumuzu ve dolayısıyla birbirimizden sorumlu olduğumuzu kabul etmeliyiz. Birbirimize sevgi ve kardeşlikle bağlıyız. Kardeşlerimizin ihtiyaçlarına kardeşçe sevgi, cömertlik, coşku ve bağlılıkla yanıt vermeliyiz. Menbeçli Mor Filüksinos'un sadelik üzerine yazdığı şiirinde belirttiği gibi; "Habil masumiyetiyle bir çocuk gibi dinledi ve itaat etti, çünkü sadeliği kötü olarak görülmedi. Yüreğinde Kabil'in onu neden vadiye çağırdığını merak etmemişti, Kabil'in ona karşı nefretinin de farkında değildi, çünkü sadelik ve saflık böyle düşünceleri barındırmaz. Yine de, yüreğinin masumiyeti ve kardeşinin sevgisi aracılığıyla onunla ilgileniyordu ve onu nereye çağırırsa çağırsın, itaat ederdi."
Bu günlerde, Suriye ve Türkiye'nin birçok bölgesini vuran yıkıcı deprem, on binlerce can kaybının yanı sıra on binlerce yaralı ve milyonlarca yerinden edilmiş ve evsiz insanla sonuçlandı. Bu zor zamanda, hepimizin inancımızı eylemlerimizle göstermemizi gerektiriyor. Birbirimize karşı sorumlulu-ğumuzu hissetmeli ve yakınlıklarına, dinlerine, renklerine ya da ırklarına bakmaksızın, yüksek sesle "evet, ben kardeşimin koruyucusuyum ve ondan sorumluyum!” demeliyiz. Böylece, kötülük yapanlardan bile merhametini esirgemeyen İyi Tanrımızın gerçekten çocukları oluruz. Hem Türkiye'de hem de Suriye'de depremin vurduğu bölgelere yaptığımız ziyaretler sırasında, pek çok kişinin gösterdiği yüksek düzeydeki merhamet ve sorumluluğa tanık olduk ve bunu hissettik. Bireyler, kiliseler, topluluklar, kuruluşlar ve ülkeler, her biri kendi imkânlarına göre her türlü yardımı sağlamak üzere bir araya geldiler. Böylece, Tanrı'nın insanları kendi suretinde ve benzerliğinde yaratırken onlara aşıladığı şefkat en iyi şekilde ortaya çıktı ve resmedildi. Birbirimizi hissetmek ve kendimizi birbirimizin koruyucusu olarak görmek, insanlığımız için daha iyi bir geleceğe dair güven ve umudu geri getirmektedir.
Bu nedenle, sevgili ruhani evlatlarımız;
Birbirimizle ilgilenmeli, acı çekenleri, kederli olanları teselli etmeli, zayıfları desteklemeli, sevmeli ve onlara hizmet etmeli ve onlara karşı şefkat göstermeliyiz. Bunu sadece aynı etnik kökeni, milliyeti, inancı ya da dili paylaştığımız kişilere karşı yapmamalıyız. Sevgimiz, Kilise'nin kapılarının ötesinde olanları, hasta, mazlum veya acı çeken herkesi kucaklamak için taşmalıdır. Bunu yaparken, "öksüzleri ve dulları ziyaret etmek" (Yakup 1: 27), açlara yiyecek, susuzlara içecek, yabancılara barınak, çıplaklara giysi vermek, hastalara bakmak ve hapsedilenleri ziyaret etmek (Matta 25: 35-36) olan temiz ve kutsal hizmeti uygulamış oluruz. Tüm insanlara hizmet edelim, onlara merhametle davranalım ve onlarla tüm kalbimizle ilgilenelim. Birbirimize sevgiyle hizmet etmek, Mesih'in aramızda bulunmasını sağlar ve bize Rabbimize yaklaşma fırsatı verir. Dahası, komşumuzun yaşamımız boyunca karşılaştığımız herkes olduğunu anlıyoruz. Tanrı'nın "Ben kurban değil, merhamet isterim" (Matta 12:7) sözlerinin gerçek anlamının da kavramış oluruz. Bu nedenle, bencillik ve özgürlüğün kötüye kullanıl-masıyla yaralanan insanlığımıza umudu geri getirmek için Rabbimiz İsa Mesih’in buyruğuna uyuyor ve birbirimize merhametle davranmış oluruz. (Luka 10:29-37).
Sevgili ruhani evlatlarımız;
Bu Kutsal oruç döneminde sizleri, birbirimize karşı olan insani sorumluluğumuz üzerinde derin düşünmeye davet ediyoruz. Bu sorumluluk, bizi ayrımcılık yapmamaya, herkese koşulsuz ve kardeşçe bir sevgiyle yaklaşmaya çağıran Hıristiyanlık inancımızdan gelmektedir. Çünkü sevgi koşulsuzdur, diğerinin değeriyle ilgilenmez. Bu da Tanrı'ya olan inancımızdan kaynaklanır.
Kutsal oruç, Tanrı'yla olan antlaşmamızı yenilememiz ve O'nun "Birbirinizi sevin" (Yuhanna 13:34) buyruğuna uymamız için bir fırsattır. Kutsal Kilise tarafından tanımladığı gibi oruç tutalım ve "tövbeye yarışır işler yapalım" (Elçilerin İşleri 26: 20). Böylece, yoksullara ve muhtaçlara sadaka verelim ve hararetle dua etmeye devam edelim ki, dünyevi olanlardan uzaklaşıp, göksel olanlara ulaşabilelim.
Rab Allah, hepinizi kutsasın. Oruç, dua, tövbe ve bağışlarınızı kabul etsin. O'nun ilahi ışığında yürüyebilmeniz ve O'nun yasalarından asla sapmamanız için size göksel bilgelik bahşetsin. Manevi mücadelenizi zaferle taçlandırsın ve sizi iyi erdemlerle süslesin. O'nun görkemli Diriliş Bayramını, hep birlikte sevinç, yücelik ve kutsallıkla kutlayabilmemiz için size huzurlu günler versin. Sizi her türlü kötülüklerden korusun. Rabbin inayeti, Meryemana, Aziz Elçilerin önderi Mor Petrus, Menbeçli Mor Filüksinos, diğer azizlerin ve şehitlerin duaları sizinle beraber olsun. Amin, Abun dbaşmayo…
23 Şubat 2023
Patrikliğimizin IX. yılında
Suriye, Şam’daki Patriklik Merkezimizde yazılmıştır.