KADASETLİ PATRİĞİMİZİN BÜYÜK ORUÇUN BAŞLANGICINDA YAYINLADIKLARI MENŞUR (FRİSO FATERYARHOYO) - 05 MART 2014
ܒܫܡ ܐܝܬܝܐ ܡܬܘܡܝܐ ܐܠܨܝ ܐܝܬܘܬܐ ܕܟܠ ܐܚܝܕ ܐܝܓܢܐܛܝܘܣ ܦܛܪܝܪܟܐ ܕܟܘܪܣܝܐ ܫܠܝܚܝܐ ܕܐܢܛܝܘܟܝܐ ܘܕܟܠܗ̇ ܡܕܢܚܐ ܘܪܝܫܐ ܓܘܢܝܐ ܕܥܕܬܐ ܣܘܪܝܝܬܐ ܐܪܬܕܘܟܣܝܬܐ ܕܒܟܠܗ̇ ܬܒܝܠ ܕܗܘ ܙܟܝ ܩܕܡܝܐ ܕܒܝܬ ܥܝܘܐܨ ܡ̄
Sonsuz Yaşamı Nerede Geçirmek İstersin?
“O zaman Kral, sağındaki kişilere, Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin! Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın… Sonra solundakilere şöyle diyecek. Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis’le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!...Bunlar sonsuz azaba, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.” (Matta 25:31-46)
Saygıdeğer kardeşlerimiz Hindistan Mafiryanı mutlu Mor Baseliyos Toma Kadmoyo ve çok değerli Metropolitler, ruhani evlatlarımız Horiepiskoposlar, Papazlar, Rahipler, Rahibeler, Diyakoslar ve Antakya Elçisel Kilisemize bağlı bölgelerdeki sevgili tüm Süryani toplumumuz, sizlere ruhsal bereketlerimizi ve hayır dualarımızı sunarız. Rabbin inayeti, Meryemana, Aziz Elçilerin önderi Mor Petrus, diğer azizlerin ve şehitlerin duaları sizinle beraber olsun. Amin.
Kutsal Kitap, gelecekle ilgili gökte örtülü dehşetli yargı günü konusunda olup bitenler hakkında bize perdeyi aralıyor. Tanrısal vahiy, doğru Yargıç'ın dünyadaki insanlarca çevrili olduğunu gösteren açık ve net bir resim çizer. Bu insanlar iki kategoriye ayrılmışlardır; Yargıç'ın sağında duran ve İsa'nın kanıyla aklanmış olan doğru kişiler ve Yargıç'ın solunda duran kötü kişiler. Her iki kategorideki insanlar arasında farklı soy, oymak, dil ve uygarlığa ait insanlar bulunmaktadır. Bunların arasında aynı zamanda zengin ve yoksul, büyük ve sıradan, bilge ve cahil, kadın ve erkekler de yer almaktadır; ancak, bu iki kategorideki insan gruplarını birbirinden ayıran temel unsur, doğru Yargıç'ın hangi tarafında yer aldıklarıdır. Kimlerin Yargıç'ın hangi tarafında yer alacağı, kişilerin yeryüzündeyken sürdürdükleri hayata göre belirlenmiştir. Kutsal Kitap'ın diliyle söylemek gerekirse, Yargıç'ın sağ tarafı, onur ve saadeti, sol tarafıysa, aşağılama ve sefaleti temsil eder.
Bize bu gerçeği şu sözlerle ifade eden Yargıç, İsa Mesih'tir: “Baba kimseyi yargılamaz, bütün yargılama işini Oğul'a vermiştir” (Yuhanna 5:22) ve Elçi Pavlus da şöyle der: “Tanrı tarafından ölülere dirileri Yargıcı olarak atanan kişinin kendisi olduğunu halka duyurmamızı, buna tanıklık etmemizi buyurdu.” (Elçilerin İşleri 10.42). Öte yandan tekrar Elçi Pavlus şöyle der: “Çünkü bedende yaşarken gerek iyi gerek kötü, yaptıklarımızın karşılığını almak için hepimiz Mesih'in yargı kürsüsü önüne çıkmak zorundayız” (2. Korintliler 5:10). İznik Konseyi'nde kararlaştırılan İman Yasası’nda, Rab İsa Mesih hakkında şöyle okuyoruz; “Baba ile aynı özdendir, Kutsal Ruh’tan vücut bulmuş ve Bakire Meryemana’dan doğmuştur. Bizim için haça gerilmiş, acı çekmiş, ölmüş, gömülmüş ve istediği gibi üç gün sonra dirilmiştir. Ardından şöyle devam eder, ‘göğe çıkmış, Babası’nın sağında oturmuş, dirileri ve ölüleri yargılamak için büyük izzetle tekrar gelecek ve O’nun Egemenliği son bulmayacaktır.” Rab İsa Mesih’in dirilerle ölüleri yargılamaya geleceği o korkunç günde, gökler ve yeryüzü ortadan kalkacak, “Çünkü bu gökler duman gibi dağılacak, giysi gibi eskiyecek yeryüzü; üzerinde yaşayanlar sinek gibi ölecek” (Yeşaya 51:6). “Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Tanrı Oğlu'nun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile” (Yuhanna 5:25). Saygın bir yaşam sürdürenler yersel bedenler yerine, ruhsal bedenler aldıktan sonra, Mesih’i bulutlar üzerinde karşılamaya çıkarılacaklardır.
Aslında, her şeye gücü yeten Tanrı, dünyayı adaletle yargılayacağı bir gün tasarlamıştır (Elçilerin İşleri 17:31). O gün, tüm insansal gizemler açığa çıkarılacaktır. Herkes, yeryüzünde yaşamı boyunca yaptığı eylemlere göre yargılanacaktır. Bu konuda, Elçi Pavlus şunları dile getirir: “Bu nedenle sen, ey başkasını yargılayan insan, kim olursan ol, özrün yoktur… inatçılığın ve tövbesiz yüreğin yüzünden Tanrı'nın adil yargısının açıklanacağı gazap günü için kendine karşı gazap biriktiriyorsun. Tanrı herkese, yaptıklarının karşılığını verecektir” (Romalılar 2:1; 5 ve 6). İnsan, Tanrı'nın suretinde ve benzeyişinde yaratılmış ve lütufla kendisine mantık yürütebilen bir akıl ve diri bir vicdan verilmiştir. Öyle ki, doğruyu yanlıştan ve iyiyi kötüden ayırt edebilsin. Tanrı, insanı asla ölmeyecek ve yok olmayacak ölümsüz bir canla yaratmıştır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı aynı zamanda insana özgür irade ve iyiyle kötüyü seçme hakkı vermiştir. İnsan iyiyi seçerse, onu sonsuz yaşamla ödüllendirecektir; ama eğer kötüyü seçerse, onu sonsuz işkenceyle cezalandıracaktır. Bu şekilde, insan özgür iradesini kullanarak sonsuz geleceğine kendisi karar verir. Gökte mutlu bir yaşam anlamına gelen sonsuz yaşamı elde etmeyi arzulayan, Rab'bin buyruklarını yerine getirsin. Tanınmış genç bir adam Rabbimiz İsa'ya yaklaşıp O'na, “Öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için nasıl bir iyilik yapmalıyım?” diye sordu. İsa ona, “Yaşama kavuşmak istiyorsan, O'nun buyruklarını yerine getir” dedi. “Hangi buyrukları?" diye sordu adam. İsa şu karşılığı verdi: “'Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin' ve 'Komşunu kendin gibi seveceksin'” (Matta 19:16 -19; Markos 10:19 ve Luka 18:20).
Rab'bin buyruklarını tutanlar, temiz yaşantıları ve temiz vicdanlarıyla bilinen iyi, doğru ve bilge kişilerdir. Tıpkı haklarında “Her ikisi de Tanrı'nın gözünde doğru kişilerdi, Rab'bin bütün buyruk ve kurallarına eksiksizce uyarlardı” (Luka 1:6) denilen Vaftizci Yuhanna'nın anne babaları olan kâhin Zekeriya ve eşi Elizabet gibi. Rab'bin kuralları oruç, dua ve merhamet eylemleri gibi O'nun kutsal buyruklarıdır. Ana Kutsal Kilisemiz, vaftizde lütuf yoluyla Tanrı'nın çocukları ve Rab Mesih’in kardeşleri olarak bizi doğurduğunda, tüm bu kuralları bize öğretir. Kilise, yeryüzündeki hayatımızda Rab İsa Mesih'i dostumuz, yol arkadaşımız olarak kabul etmemizi önermektedir. Öyle ki, O'nunla birlikte göksel egemenliğine mirasçı olalım. Böylece, doğru kişinin Rabbimiz İsa'yla birlikte sonsuzluğu geçireceği sonsuz ve mutlu yaşamı miras almaya hak kazanalım (Romalılar 6:23). Bu, O'nun gerçek tanrısal vaadinde yer alır: “Bana hizmet etmek isteyen, ardımdan gelsin. Ben neredeysem bana hizmet eden de orada olacak. Baba, bana hizmet edeni onurlandıracaktır” (Yuhanna 12:26). “Siz de benim bulunduğum yerde olasınız diye yine gelip sizi yanıma alacağım” (Yuhanna 14:3). Orada, cennette, doğru kişi anlatılmamış yüceliklerin tadını çıkaracaktır: “Yazılmış olduğu gibi, ‘Tanrı'nın kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak duymadı, hiçbir insan yüreği kavramadı.’ Oysa Tanrı Ruh aracılığıyla bunları bize açıkladı. Çünkü Ruh her şeyi, Tanrı'nın derin düşüncelerini bile araştırır” (1. Korintliler 2:9-10). Orada, her doğru kişi adil Yargıç olan Rab'bin kendisine vereceği görkem tacını alacaktır (2. Timoteos 4:8), çünkü Mesih'in kanıyla aklanan doğru kişi çürümez, lekesiz, solmaz ve göklerde onun için saklı mirası hak eder (1. Petrus 1:4). Doğru kişiler mutluluk doyumuna ve sonsuz rahata kavuşacak ve efendilerinin sevincine gireceklerdir (Matta 25:2).
Öte yandan, kötü insanlar aslında, Şeytan ve onun askerleri için hazırlanmış dehşetle dolu bir yer olan cehennemde sonsuza dek işkence çekeceklerdir, “Çektikleri işkencenin dumanı sonsuzlara dek tütecek…gece gündüz rahat yüzü görmeyecekler…” (Vahiy14:9-16); “Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır” (Matta 13:42). “Dışarıya, karanlığa atın” (Matta 22:13).
Öyleyse, sonsuz yaşamı nerede geçirmek istersin?
Bu soru hepinizin aklına takılıyor mu sevgili imanlılar?! Yoksa yeryüzündeki yaşamın kaygıları sizi sonsuzluktaki geleceğiniz hakkında düşünmekten alıkoyuyor mu?! Nuh'un zamanındaki insanlar da kulaklarını onun tövbe çağrısına, uyarılarına ve tufanın kaçınılmaz olduğunu söylediği sözlerine tıkamışlardı. “Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek başlarına geleceklerden habersizdiler” (Matta 24:39). Nuh ve ev halkı dışında herkes yok oldu. Lut dönemindeki insanlar da onun uyarılarına kulak asmadılar. Tanrı Sodom'u ateş ve kükürtle yakmaya karar vermişti; ama Sodom halkı ve Lut’un damatları, Lut'un kendilerini aldattığını düşündüler. Bununla birlikte, kentin ve içinde yaşayan insanların ateş ve kükürtle yanmasına engel olamadılar. Yalnızca Lut, karısı ve iki kızı kurtulabildi, ama eşi geriye dönüp baktığında, tuz direğine dönüştü.
İnanca karşı olan ve iman öğretilerini çarpıtma, kötü fikirler yayma ve kötü tuzaklar kurma yoluyla imanlılar arasında kuşku tohumları ekmeye çalışan günümüzdeki kişilerin yanlış yönlendirmeleri, yoldan saptırma denemelerine rağmen, sonsuzluk hakkındaki tanrısal gerçekler tutarlı ve açıktır: “Tökez olan kişinin vay halina!” (Luka 17:2). Bu konularda kötü kişilerin menfi düşüncelerine dikkat etmeliyiz. Çünkü Elçi Pavlus bize şöyle öğretir: “Aldanmayın, kötü arkadaşlıklar iyi huyu bozar” (1. Korintliler 15:33). Ateistlerin yoldan saptıran öğreti ve tuzaklarının farkında olalım. Kuşkuları ortadan kaldırmak ve şüpheleri yok etmek için kutsal İncil'in ışığı ve aziz ataların kutsal öğretileri bize rehberlik yapsın. Ardından, gerçekler gün ışığına çıkacak ve kilise bütün tökezlerden ve sadık imanlıları imanın zengin ve saf pınarlarından uzak tutmayı arzulayan kötülük yapanlardan ve her türlü kötülükten arınacaktır. Bu kötü ve ikiyüzlülerin hoşlandığı şeylerden uzaklaşalım ve Elçi Pavlus'un “Kötü adamı aranızdan kovun!” (1. Korintliler 5:13) buyruğuna bağlı kalalım.
Aslında, önemli Hıristiyan öğretilerinden biri, Rab İsa Mesih'in dünyayı yargılamak üzere ikinci kez bu dünyaya gelecek olmasıdır. Bu konuda Rabbimiz İsa Mesih şöyle demiştir: “Bunun için uyanık kalın. Çünkü Rabbiniz'in geleceği günü bilemezsiniz. Ama şunu bilin ki, ev sahibi, hırsızın gece hangi saatte geleceğini bilse, uyanık kalır, evinin soyulmasına fırsat vermez. Bunun için siz de hazır olun! Çünkü İnsanoğlu beklemediğiniz saatte gelecektir” (Matta 24:42 - 44). Rab İsa'nın dünyaya ikinci gelişine ilişkin gerçek, imanın daimi bir öğretisidir; Rab çoktan O'nun gelişini ruhsal uyanıklık ve doğru tövbe içinde bekleyerek ve gözlemleyerek O'nunla buluşmaya hazır olmamız konusunda bizi uyarmıştır. Eğer Rab'bin ikinci gelişinde yavaş davrandığını düşünüyorsak, şunu unutmayalım ki, ölüm yavaş değildir. Bu konuda, Elçi Pavlus herkesin yaşayacağı ölüm gerçeğini bize şu sözlerle anımsatır: “İnsanın bir kez ölmesi, sonra da yargılanması kaçınılmaz olduğu gibi…” (İbraniler 9:27). Tanrı, Rab'bin ikinci gelişini bekleyen tövbe etmiş sayılan insanlar her zaman lütuf içinde yaşasın diye bu yaşamdan ayrılma saatine ilişkin bilgiyi insanlardan gizlemiştir. Bir insanın tıpkı Rabbimiz İsa Mesih’le birlikte çarmıha gerilen o tövbe eden hırsız gibi, hayatının son nefesinde tövbe etmek için altın bir fırsat elde etmesi çok enderdir. O hırsız tövbe edip Rab'be; “‘Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an’ dedi. Bunun üzerine, Rab onun tövbesini kabul edip ‘Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın’ dedi” (Luka 23:42-43). Bu hayattan sonsuzluğa göçeceğimiz zamanı ve bunun nasıl olacağını bilmediğimiz ve bu bedende yaşadığımız hayatımızın her anında ölebileceğimiz için, bu hayattan ayrılır ayrılmaz mutlu bir sonsuzluğu hak etmek amacıyla hemen tövbe etmeliyiz. Sonsuz kurtuluşumuzun bağlı olduğu bu denli önemli bir şeyi görmezden gelmek bilgece bir şey değildir. Gerçek tövbeye işaret eden gözyaşlarımızla Rabbe dönüş yapalım. O’na söz vererek diyelim: Ölümü kabul ediyoruz, fakat günahı kabul etmiyoruz. Kanunen suçlarımızı yerli yerinde itiraf ederek, Rab bizi kabul edecektir. Zaman geçmeden hemen tövbe yolunu seçelim. Bu seçimimizi hastalığımız ve zayıflığımız sırasında değil, fikren sağlam olduğumuz günde, ayıkken, özgür irademizle yapmamız gerekir. Ancak bu şekilde gerçek tövbemiz kabul edilebilir. Bu bağlamda, Elçi Pavlus'un, Mezmur 95:7'den alıntı yaptığı sözlerine kulak verelim: “Bugün O'nun sesini duyarsanız, atalarınızın başkaldırdığı günkü gibi yüreklerinizi nasırlaştırmayın…” (İbraniler 3:15-17) ve Elçi şöyle ekliyor: “Ey kardeşler, hiçbirinizde diri Tanrı'yı terk eden kötü, imansız bir yüreğin bulunmamasına dikkat edin. ‘Gün bugündür’ denildikçe birbirinizi her gün yüreklendirin. Öyle ki, hiçbirinizin yüreği günahın aldatıcılığıyla nasırlaşmasın. Çünkü Mesih'e ortak olduk. Yalnız başlangıçtaki güvenimizi gevşemeden sonuna dek sürdürmeliyiz” (İbraniler 3:12-14). İnsanın yeryüzündeki hayatını, sonsuz yaşam ve sonsuzluk bağlamında düşündüğümüzde kasvetli bir an gibidir. Daima var olma durumu, yalnızca Tanrı'ya özgü bir özelliktir ve O'nun eşi ve benzeri yoktur. Sonsuzluk, benzer bir durumda O'nunla birlikte paylaşılsın diye insana bahşedilmiştir. Tanrı'nın saf olduğunu ve sınırları olmayan Sonsuz bir ruh olduğunu biliyoruz. Öte yandan insan, Tanrı'nın yerin toprağından yaratıp yüzüne yaşam soluğu üflediği bir bedendir ve bu nedenle Tanrı insana yaşam, ölümsüz olması için lütuf ve sonsuz geleceğine karar vermesi için özgür bir irade vermiştir!
Öyleyse, sonsuz yaşamı nerede geçirmek istersin?
Göksel egemenlikte Mesih'le birlikte mi? Yoksa Şeytan ve onun askerleriyle birlikte cehennemde mi? Ne acı bir gelecek olur bu!
Sevgililer, kırk günlük oruç, Anamız Kutsal Kilisemiz tarafından bize sunulmuş ve tövbeyle Tanrı'ya dönülmesi gereken altın bir fırsattır. Kilise, Rab İsa Mesih’in bize buyurduğu şu sözlere itaat etmemizi istiyor: “Zaman doldu. Tanrı'nın Egemenliği yaklaştı. Tövbe edin, Müjde'ye inanın!” (Markos 1:15).
Rab Allah son günde sizi sağ tarafta vaziyetini alan seçilmiş olanlarla seçilmiş olarak saysın. Öyle ki, Rabbin dediği: “Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin! Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın..! sesini işitesiniz. Rab Allah oruç, dua ve bağışlarınızı kabul etsin. Rabbin inayeti tümünüzle birlikte olsun. Abun dbaşmayo…
25 Ocak 2014
Patrikliğimizin 34. yılında Suriye, Şam’daki Patriklik Merkezimizde yazılmıştır.